İslam Bilimi Teşvik Eder Mi? Cesur Bir Bakış
İslam ve bilim. İki kavram, tarihte büyük bir uyum içinde mi? Yoksa birbirine ters mi? Birçok insan, bu konuda bir arayış içinde. Bilimle ilgili İslam’ın tutumu gerçekten de bir tartışma konusu. İslam’ın bilimi teşvik ettiğini savunanlar var, bir de tam tersi görüşte olanlar. İslam ve bilim üzerine tartışmak, bir bakıma geçmişle günümüz arasında sıkışmış bir konuya dokunmak gibi. Bu yazıda, ne kadar bilimsel olursa olsun, rahatça sorulması gereken soruları soracağım. Çünkü bir yandan inanç ve bilim arasındaki mesafeyi daraltanlar olduğunu görsem de, diğer taraftan maalesef pek de bilime yaklaşmayan bir kesim olduğunu düşünüyorum. Peki, İslam gerçekten bilimi teşvik eder mi? Gelin, hem güçlü hem de zayıf yanlarıyla bu soruya cesurca bakalım.
İslam Bilimi Teşvik Ediyor: Güçlü Yönler
İslam’ın, bilimi teşvik ettiği yönleri savunmak kolay değil mi? Hemen hepimiz, İslam’ın “ilk” bilimsel gelişmeleri başlatan ve bilim insanlarına kapı aralayan bir medeniyet olduğunu duymuşuzdur. Yani, evet, bilimsel düşüncenin temellerinin atılmasında önemli bir rol oynamış olan pek çok Müslüman bilim insanı var. Orta Çağ’da, İslam dünyasında pek çok önemli bilimsel gelişmeye öncülük eden alimler, modern bilimin temellerini atmakla kalmadılar; aynı zamanda bir çok disiplinde (matematik, astronomi, tıp, kimya vb.) öncülük ettiler. Hatta bazılarına göre, Batı’daki Rönesans’ı bile bir ölçüde İslam’ın bilimsel mirasına borçluyuz.
Bir örnek vermek gerekirse, İbn-i Sina ve El-Harezmi, sadece kendi zamanlarının değil, yüzyıllar sonrasını da etkilemiş bilim insanlarıdır. İbn-i Sina’nın tıp alanındaki eserleri, Batı’da yüzyıllarca ders kitaplarına girmiştir. Harezmi’nin cebir üzerine yaptığı çalışmalar, Batı’daki matematik anlayışını köklü bir şekilde değiştirmiştir. Evet, bu bilim insanları, İslam’ın “ilim” konusunda nasıl bir duruş sergilediğini açıkça ortaya koyuyorlar.
İslam’da bilime olan ilgi, sadece tarihsel olarak da sınırlı değil. Kuran’da birçok ayette göklerin, yerin, suyun, bitkilerin, hayvanların yaratılışı üzerinde düşünmeye, gözlem yapmaya çağıran ifadeler var. “Oku!” emriyle başlayan ilk vahiy, aslında insanı düşünmeye, öğrenmeye ve araştırmaya teşvik eder. Bu noktada, dini metinlerde yer alan bilime dair uyarılar ve tavsiyeler, bilimin gelişmesi için zemin hazırlamış gibi gözüküyor. O zaman soruyorum: “Eğer İslam’da bilimsel bir temele ve bilime duyulan saygıya dair bu kadar güçlü izler varsa, neden günümüz dünyasında bu kadar bilimsel geri kalmışlık yaşıyoruz?”
İslam Bilimi Teşvik Etmiyor: Zayıf Yönler
Gelin, şimdi biraz da tersini savunalım. Evet, İslam tarihsel olarak bilimi teşvik etti, ancak bu durumun günümüzdeki yansıması pek iç açıcı değil. Çünkü günümüzde, bilimsel düşüncenin gelişmesi, sadece teorik ve tarihi bir mirasa dayanmıyor. İslam dünyasında, bilimsel düşüncenin modernize edilmesi ve bilimsel metotların uygulanması adına büyük bir boşluk var. Neredeyse her Müslüman ülkede bilim insanlarının yetişmesi bir şekilde engelleniyor ya da önlerine “dini” engeller çıkarılıyor. İslam dünyasında modern bilim ve teknoloji alanlarında yaşanan gerilik, aslında pek çok tartışmanın merkezinde yer alıyor. Tıpkı bir bakıma, özgür düşünceye kısıtlama getiren toplumlarda olduğu gibi.
Birçok İslam ülkesinde, bilimsel ve dini düşünce arasındaki ilişki hala belirsiz. Hatta bazı yerlerde bilimsel araştırmalar, dini dogmalara ters düştüğü için baskılarla karşılaşıyor. Örneğin, evrim teorisi gibi konular bazı ülkelerde hala tabu olabiliyor. Bu durum, İslam’ın bilime yaklaşımındaki kopukluğu gösteriyor. Çünkü İslam, başlangıçta bilime, öğrenmeye çok büyük bir değer verse de, günümüzde bu değer, ne yazık ki aynı şekilde modern bilimle bütünleşmiş değil.
Bilim ve İnanç Arasındaki Çelişki
O zaman soruyorum: “İslam’ın tarihsel olarak bilimi teşvik ettiğini biliyoruz, ama modern dünyada neden bu kadar kopukluk var?” Bugün bir Müslüman, bilimin çoğu alanında derinlemesine araştırmalar yapabiliyor mu? Yoksa çoğu durumda, dini öğretilerin doğruluğu, bilimsel verilerin doğruluğunun önünde mi duruyor? Bu noktada, inanç ve bilim arasındaki ilişkiyi sorgulamak gerekiyor. Çünkü bazen bilimsel verilerin, dini dogmalarla çatışması, bilim insanlarını ve akademisyenleri, kendi toplumlarında dışlanmaya veya baskılara uğramaya itebiliyor. Yani, her ne kadar İslam bilimi teşvik etse de, bazı yerlerde o teşvik pratikte yok. Ne yazık ki, dinin dogmalarıyla bilim arasındaki bu çelişki, bazen bilimsel gelişmeyi zorlaştırıyor.
Sonuç: Ne Olacak? Bilim ve İslam Birleşebilir Mi?
İslam bilimi teşvik eder mi? Bence bu soru, her şeyden önce toplumların dini inançlarıyla bilimsel ilerlemeleri nasıl harmanladığıyla ilgilidir. Eğer bir toplum, din ile bilimi birbirinden ayırabilir ve her ikisini de doğru şekilde harmanlayabilirse, elbette ki bu din, bilimi teşvik eder. Ancak, günümüzde ne yazık ki birçok yer, bu dengeyi tutturamıyor. O zaman soruyorum: “Bilim ve din arasındaki dengeyi nasıl kuracağız? Yoksa bu kopukluk, her iki taraf için de büyük bir kayıp mı olacak?” Bu soruya herkesin kendi cevabını bulması gerekiyor.